Şüpheli Alacaklar İçin Karşılık Ayrılacak Vergi Dönemi
30 Ocak 2024 | YazıDemir Hukuk Bürosu | Av. Mustafa ZAFER
Şüpheli Alacaklar, Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre bir alacağın şüphelilik vasfı kazanabilmesi için vadesinin gelmiş olması ve dava veya icra safhasında bulunması gerekmektedir. Şüpheli alacak karşılığı ayrılacak vergi dönemi hususunda iki farklı değerlendirmenin tartışma konusu yapıldığı görülmektedir. Bu çerçevede bir görüş alacağın ancak şüpheli hale geldiği dönemde giderleştirilebileceğini öne sürerken diğer görüş ise bunu takip eden dönemlerde de karşılık ayrılabileceğini savunmaktadır.
Alacak için ancak şüpheli hale geldiği dönemde karşılık ayrılabileceğini öngören görüşe göre; Şüpheli Alacak karşılığı ayrılmasıyla ilgili olarak mükelleflere seçimlik bir hak verilmiş olsa da bu hakkın kullanım alanı dönemsellik ilkesi uyarınca ve aksi 323. maddede belirtilmediği için sonraki yılları da kapsayacak kadar geniş olmadığı ileri sürülmekte, diğer bir ifadeyle şüpheli hale geldiği dönemde karşılık ayrılmayan alacak için tercihin kullanılmış olduğu, bu yönde hareket eden mükellef tarafından tasarruf değerinin değişmediğinin kabul edilmesi gerektiği, aksinin kabulü halinde bunun mükellefler tarafından matrahların düşük olduğu yıllarda değil yüksek olduğu yıllarda Şüpheli Alacak karşılığı ayrılması suretiyle kötüye kullanılacağı ileri sürülmektedir.
Alacağın, şüpheli hale geldiği dönemi takip eden dönemlerde de karşılık ayrılarak giderleştirilebileceğini kabul eden görüşler ise Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde yer almayan bir kısıtlamanın, yorum yoluyla getirilemeyeceğini dolayısıyla alacağın şüpheli olma vasfını taşıdığı müddetçe karşılık ayrılmak suretiyle giderleştirilebileceğini savunmaktadırlar. Yine bu görüşler, şüpheli alacakların dönemsel karakterde bir gider türü olmadığını çünkü bilinen manadaki kesinleşmiş giderlerin belli bir yıla ait kazancı azaltıcı etki yaptığını oysa bir alacağın şüpheli hale gelmesinin mutlak anlamda o yılın kazancını azaltıcı etki yapmadığını vurgulamaktadırlar[1].
Burada vergi idaresinin görüşü ise alacak için ancak şüpheli hale geldiği dönem karşılık ayrılabileceği yönündedir. Bu görüş idarenin birçok muktezasında “… şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerektiği, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılmasının mümkün olmadığı …” gerekçesiyle benimsenmekte ve uygulanmaktadır[2]. Gaziantep Vergi Dairesinin 01/03/2018 Tarih ve 72788441-105-13130 sayılı muktezasında ise dava veya icra takibine başlanıldığı hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde aciz vesikası, derkenar ve haciz tutanağı gibi belgelerler temin edilse dahi karşılık ayrılamayacağı görüşü verilmiştir.
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının 25/09/2020 Tarih ve 38418978-125[6-2019/36]-246985 sayılı muktezasında da dava/icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar için borcun istenmesine ilişkin yazının muhatabına bir defadan fazla ulaşmış olması halinin vuku bulduğu/tevsik edildiği hesap döneminde şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceği sonraki dönemlerde karşılık ayrılamayacağı belirtilmiştir.
Danıştay ise bazı kararlarında, alacağın ancak şüpheli hale geldiği dönemde karşılık ayrılarak giderleştirilebileceğine hükmetmişken, bazı kararlarında tahsili şüpheli hale gelen alacak için sonraki dönemlerde karşılık ayrılmasını hukuka uygun bulmuştur. Danıştay’ın alacağın ancak şüpheli hale geldiği dönemde karşılık ayrılarak giderleştirilebileceğine ilişkin kararlarındaki gerekçesi genel olarak; aksinin kabulünün mükellefi en çok kar sağladığı yılda şüpheli alacak ayırma yoluna iteceği noktasındadır[3]. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu da 18/12/2006 tarihli kararında aynı gerekçeyle bu görüşü benimsemiştir[4]. Diğer yandan Danıştay’ın şüpheli hale gelen alacak için sonraki dönemlerde karşılık ayrılmasının hukuka uygun olduğuna ilişkin kararlarındaki gerekçesi temelde; kanunda alacağın şüpheli hale geldiği tarihte karşılık ayrılmasını zorunlu kılan bir hükme yer verilmemiş olmasıdır. Burada önemli olanın alacağın maddede öngörülen koşulları taşıyıp taşımadığı hususu olduğu, dönemin değişmesi ile alacağın şüpheli olma niteliğini kaybettiğinin kabul edilemeyeceği ifade edilmektedir[5].
Her ne kadar vergi idaresi ve Danıştay bazı kararlarında alacağın ancak şüpheli hale geldiği dönemde giderleştirilebileceği görüşündeyse de burada zikredilmesi gereken bir diğer husus, kanunun şüpheli alacağın düzenlendiği 323. maddesidir. Maddenin 1’inci fıkrası alacağın “dava ve icra safhasında bulunması” halini şart koşmaktadır. Buradaki “dava ve icra safhası” halinin kesin bir tarihi ya da dönemi değil bir süreci ifade etmektedir. Bu bakımdan bu “safhanın” yalnız icra takibinin başlatıldığı veya davanın açıldığı tarihle sınırlandırması kanunla bağdaşmayacaktır. Bu itibarla “dava ve icra safhası” ibaresinin bir süreci ifade ettiği nazara alındığında; şüpheli hale gelen alacakların şüpheli hale geldikleri tarih veya dönemle sınırlanmaksızın, şüphelilik halinin devam ettiği süreç içerisindeki herhangi bir tarih veya dönemde de giderleştirilebileceği sonucuna varılması kanunun lafzına daha uygun düşecektir.
[1] İrfan Barlas, Türk Vergi Hukukunda Değersiz, Şüpheli ve Vazgeçilen Alacaklar, 2011, s.133
[2] GİB 24/05/2010 T. 46169 S., Düzce Defterdarlık Gelir Müdürlüğü 06/05/2016 T. B.07.4.DEF.0.81.10.00-VUK-05-11 S., Gaziantep VD. 01/03/2018 T. 72788441-105-13130 S. Muktezaları
[3] Danıştay 4. D. 14/02/1973 T. 1970/3842 E. 1973/584 K., Danıştay 4. D. 29/12/1972 T. 1970/8143 E. 1972/8342 K., Danıştay 4. D. 03/04/1973 T. 1972/738 E. 1973/1787 K.
[4] Danıştay VDDK. 18/12/2006 T. 2006/291 E. 2006/334 K.
[5] Danıştay 4. D. 13/02/2014 T. 2010/3320 E. 2014/805 K., Danıştay 4. D.10/11/1992 T. 1992/719 E. 1992/4809 K.