Ticari Satışlarda Satıcının Ayıptan Sorumluluğu ve Alıcının Seçimlik Hakları
30 Ocak 2024 | YazıDemir Hukuk Bürosu | Av. İbrahim Esad SARI
Tacirler arası ticari satış sözleşmelerinde satıcının ayıptan sorumluluğuna ilişkin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 23’üncü maddesinde 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlendiğinden ticari satışlarda satıcının ayıptan doğan sorumluluğunda TBK ilgili hükümleri uygulanmaktadır. Ancak her ne kadar ticari satışlarda satıcının ayıptan sorumluluğu TBK ilgili hükümlerine tabi ise de yasa koyucu ticari satışlarda ayıba ilişkin alıcının gözden geçirme ve bildirim yükümlülüğü TTK’da düzenleme altına almıştır.
TBK eser sözleşmelerinde, ayıp ve satış sözleşmelerinde ayıp için farklı düzenlemeler mevcuttur. Yazımızın konusunu oluşturan satış sözleşmesinde ayıptan doğan sorumluluk TBK m.219’da “(i) Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. (ii) Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur” şeklinde düzenleme altına alınmaktadır. Anılan hükümden hareketle ticari satışlarda ayıp; satış veya trampa konusu malın taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan mal şeklinde tanımlanmaktadır.
Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu tutulabilmesi için belli başlı şartların sağlanması gerekmektedir. Bunlar;
- Yarar ve hasarın alıcıya geçmesi anında satılanda ayıbın var olması gerekir.
- Alıcının ayıbı bilmemesi ve ayıbın önemli olması gerekir. TBK m. 222 “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir” hükmü gereğince sözleşmenin kurulması anında alıcı, ayıpları biliyorsa, bunları kabul etmiş sayılır ve bundan böyle satıcı bu ayıplardan sorumlu tutulamaz.
- Ayıptan doğan sorumluluğun sözleşme ile kaldırılmamış olması gerekir. TBK m. 221 “Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” düzenlemesi yer almaktadır. Yasa koyucu satıcının satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu veya kötü niyetli olması halinde, satıcının ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşmanın kesin olarak hükümsüz olduğunu düzenleme altına alarak diğer yönü ile de satıcının ayıptan doğan sorumluluğunu sınırlayan veya kaldıran bir anlaşma yapılabilme imkanının var olduğunu düzenleme altına almaktadır.
- Alıcının, kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş ve ayıbı kabul etmemiş olması gerekir. Yukarıda belirttiğimiz üzere her ne kadar ticari satışlarda satıcının ayıba karşı sorumluluğunda TBK hükümleri uygulanmakta ise de ayıplı malı alan alıcının külfetleri TTK m.23’de düzenlemektedir buna göre “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür” külfeti alıcı üzerine yüklenmektedir. Alıcı eğer gözden geçirme ve bildirim külfetlerini kanunun düzenlediği süreler içerisinde yerine getirmez ise, satıcı ağır kusurlu veya kötü niyetli olmadıkça ayıptan sorumlu tutulamaz.
Özetle; ticari satışlarda satıcının ayıplı maldan TBK hükümleri kapsamında sorumlu olduğunu, ancak bu sorumluluk halinin emredici düzenlemelere dayanmadığı ve taraflar arasında sorumsuzluk anlaşması yapılabilmesinin mümkün olduğunu, ancak sorumsuzluk anlaşmasının sınırının da satıcının ağır kusuru veya kötü niyeti olduğunu, ayıplı malın alıcısının satıcıyı sorumlu tutabilmesi için bir takım yasal külfetler altında olduğunu ve bu külfetleri yerine getirdiği takdirde ayıptan dolayı satıcıyı sorumlu tutabileceğini söyleyebiliriz.
Tarafları arasında ayıptan sorumsuzluk anlaşması olmayan ticari satış ilişkisinde ayıplı bir malı satın alan alıcının gözden geçirme ve bildirim külfetlerini yerine getirmesi şartıyla kullanabileceği TBK m.227 düzenleme altına alınan seçimlik hakları vardır. Bunlar;
- Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme hakkı. Bu hakkın kullanılması durumunda satış sözleşmesi geçmişe doğru etkili olarak ortadan kalkar ve bundan dolayı taraflarca yerine getirilmiş edimlerin iadesi gereklidir.
- Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme hakkı. Bu hakkın kullanımında alıcının tek taraflı irade beyanı yeterli olmayıp, satıcının da semende indirimi kabul etmesi gerekmektedir veya mahkemeye başvurularak ilama bağlanması gerekmektedir.
- Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkı.
- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme hakkı. Satılan mal eğer özel bir mal değilse bu hak doğrudan kullanılabilmekteyse de eğer ayıplı mal özel bir mal ise bu hakkın kullanımı satıcı ile alıcının mutabık kalmasına bağlıdır.
- Genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı.
TBK m.227 devamında alıcının bu seçimlik haklarına karşın satıcıya ise şu hakları tanımıştır;
- Alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını engelleme hakkı.
- Alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkimden, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar vermesini isteme hakkı.
Satıcının ayıptan sorumluluğuna ilişkin düzenlemelerin emredici hukuk düzenlemesi olmaması ve bu nedenle satıcının sorumsuzluğuna ilişkin anlaşmaların geçerli olacağına ilişkin yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda ve aynı gerekçe ile taraflar arasında varılacak anlaşma ile ayıplı bir malı alan alıcının kanuni seçimlik hakları veya kullanım usulleri de sözleşme ile sınırlandırılabilmektedir.
Son olarak ayıptan doğan sorumlulukta zamanaşımı süreleri TBK’nın 231. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, ayıplı maldan doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının, satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Ancak satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz. Bu halde 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanır.